İLETİŞİMDE AMAÇ, ROL VE GÖREV

İlişkinin amacı aynı zamanda iletişimin de amacıdır: İletişim yoluyla ilişkinin amacı gerçekleştirilmeye çalışılır. İlişkide amaç enformasyon vermek veya almak, bir etkinlik için tasvip (veya aksi) vermek veya almak; bir imaj veya kimliği tasdik veya reddetmek; bir emre uymayı (veya uymamayı) açıklamak veya kazanmak; birlikte bir şey yapmak; herhangi bir psikolojik veya materyal kazanç sağlamak; paylaşmak; baskı kurmak; tanımak, tanıtmak; bir şeyler almak veya vermek; herhangi bir nedenle birliktelik kurmak olabilir. İletişimin amaç ve aracındaki gelişme de hem kendiliğinden olmaz hem de herkesin ortak çıkarına cevap değildir. Telgraf, radyo, sinema ve televizyon halkın enformasyon ve eğlence gereksiniminin karşılanması amacıyla, halkı seven sermaye tarafından halka hizmet için çıkarılmamıştır.

İletişim amaçlı bir girişimdir

Birinin sigarasını yakan, birine kapıyı tutan, birine gülümseyerek "günaydın" diyen, "yanınıza oturabilir miyim?" diye soran insan, sadece sigara yakma, kapı tutma, günaydın deme ve yanında oturma eylemini mi yapıyor? Sigara yakma, kapıyı tutma veya "günaydın" demekle amaçlanan sadece o anlık ilişki ve anlatımla mı sınırlıdır? İşsiz insanlar “ben çalışmayacağım” dedikleri veya “tembel” oldukları için mi işsizler? Siz hiç söz söylemek için söz söylediniz mi? Telefonda “nasılsın” dediğinizde, gerçekten amacınız nasıl olduğunu öğrenmek mi? Yolda birine merhaba demekteki amaç ne? Saçını kaşırken, burnunu karıştırırken, tırnaklarını yerken, elinle farkında olmadan hareketler yaparken, iletişimde mi bulunuyorsun? İletişimdeysen, kiminle? Tırnağını yeme gereksinimi, bu gereksinimdeki amaç (ve sonuç) nereden ve neden kaynaklanıyor? Herhangi bir İletişimin olması için amaçlı olarak bir şey yapmak veya söylemek mi gerekir? Amaçlamadan iletişim olmaz mı? Yemek yerken ağzının şapırtısından Mustafa’nın rahatsız olduğundan haberin var mı? Yürüyüşüne ve giyinişine, saçlarının şekline gülenler olduğunu biliyor muydun? “Gülsünler, iletişim olmuyor ki” diyebilir miyiz? O zaman iletişimde amacı nerede veya nerelerde konumlandırmamız gerekir?

Amaç en geniş anlamıyla bir sonuç elde etmeyle ilgilidir. Sonucun doğası ilişkide bulunanların amaçlarına, güç ilişkilerinde tarafların durumuna, tarihsel ve duygusal bağlama, iletişimin türüne ve kullanılan araca bağlı olarak değişir. Amaç hiç vermeden sadece tek taraflı almayı, az verip çok almayı veya paylaşmayı içerebilir. İletişimde, iletiyi paketleyen ve gönderenin amacı, amacın amaçlandığı alıcının herhangi bir amacıyla herhangi bir şekilde örtüşmüyorsa, sonucun ne olacağı alıcının kuracağı bağın doğasına bağlıdır. Kuracağı bu bağ da, özgürce ve bağımsız bir şekilde oluşmaz; aksine, ilişkinin olduğu örgütlü yer ve zamandaki güç/iktidar ilişkilerinin bir fonksiyonu olarak ortaya çıkar.

İletişim birbirinden kopuk ve bağımsız ilişkiler ve kelimeler dizisi değildir. Birine kapıyı açma, birinin sigarasını yakma veya birine “günaydın” deme eyleminde, kültürel, teknolojik, tarihsel, duygusal ve kişisel bağlamlara göre şekillenen anlamlar vardır. Bir şey söylememe, bir ilişki kopukluğu veya iletişimsizlik değil, bir şey söylemektir. Akla gelen her tür ilişki ve iletişimde daima bir amaç vardır. En amaçsız görünen bir davranışın ardında bile daima bir neden yatar. İnsan her zaman bir davranışı bilinçli bir nedenle yapmayabilir. Örneğin, konuşurken el hareketleri yapan bir amaç gütmüyor olabilir ve büyük çoğunlukla öyledir. Kendi başlarına amaçsız görünseler bile, bunlar da aslında bir amacın iletilmesinin ve bir gereksinimin giderilmesinin bütünleşik parçalarıdır. Onlarsız da amaç gerçekleştirilebilir. Fakat iletişimde bir diğer taraf olduğunda, bu amaçsız görünen parçalar, diğer insanın amaçlı girişiminin önemli bir parçası yapılabilir. Dolayısıyla iletişimin amaçlı bir girişim olması, tek bir tarafın olmadığı durumlarda, diğer tarafın da amaçlarını ilişkiye katar. Böylece, bir tarafın amaçlamadıkları diğer tarafın amacı içinde olabilir.

Çoğu aydınlar iletişimin amaç yönlendirmeli olduğu üzerinde hemfikirdir (Tracy, 1990). İletişimin amaçlı bir girişim olması, kesinlikle tarafların olası kararlar ve etkinliklerden en uygun olanı seçeceği veya seçebileceği demek değildir. Olası karar ve etkinlikler kendi tercihi ve gücü dışında olabilir. Kendisine sadece tek bir seçenek verilmiş olabilir. İçinde bulunduğu güç ilişkileri veya duygusal bağ nedeniyle en uygun olanı seçemeyebilir. “Yanlış bilinç” veya yanlış bilgilendirme nedeniyle seçtiği aslında kendisi için uygun olan olmayabilir. Fakat yanlış veya doğru, uygun veya değil, her zaman bilinçli olmasa bile, daima doğasından stratejiktir (Haslett, 1987; Kellermann, 1992). Bu stratejiler örneğin uymayı sağlama (Miller, Boster, Roloff, & Seibold, 1977; Sillars, 1980), başlangıç etkileşimleri (Berger, 1977) ve ilişki geliştirme (Roloff, 1977) gibi ilişkilerde çeşitli biçimlerde kullanılır.[1]

Egemen anlatımlara göre, iletişimde mesajlar beklenen bir etkiyi veya sonucu elde etmek için gönderilir. Schramm, McQuail, Blumler, DeFleur, Pool ve benzerleri gönderici açısından iletişimin amacının enformasyon verme, öğretme, memnun etme ve teklif etme veya ikna etme olduğunu belirtirler. Alıcı açısından iletişimin amacı ise, verilen enformasyonu anlama, öğretileni öğrenme, zevk alma ve teklif veya ikna üzerinde karar verme olarak ortaya çıkar.[2] Böylece iletişimin dört ana tipi olduğu belirtilir: enformasyon verici, eğitimsel, ikna edici ve eğlendirici. Bu iletişim türlerinin birkaçı birden olabilir. Örneğin reklamcılık ikna ve enformasyon birleşimidir (Schramm, 1971:19, 34).

Egemen görüşü yansıtan Schramm (1973: 31) görevler kategorisini siyasal, ekonomik ve genel toplumsal sisteme şöyle bağlamıştır:

(a)     Gözetleme: Siyasal sistemde bilgi toplama; ekonomik sistemde kaynaklar ve alışverişte haber verme; genel toplumsal sistemde toplumsal kurallar, roller hakkında bilgi ve haber verme (Lazarsfeld ve Merton, 1948:20; Lasswell, 1948).

(b)     Karşılıklı bağlılık sağlama: Siyasal sistemde bilginin yorumu, politikanın yapımı, yayımı ve uygulanması; ekonomik sistemde ekonomi ile ilgili enformasyonun yorumu, ekonomik politikanın kararlaştırılması, pazarın denetimi; genel toplumsal sistemde halkın anlayış ve isteklerinin eşgüdümü, toplumsal denetim operasyonu; Ayrıca yorumlama toplumsal değişimi köstekleyebilir ve toplumsal uyum yaratabilir (Wright, 1959:20).

(c)     Toplumsal mirasın aktarılması: Siyasal sistemde yasaların ve adetlerin aktarılması; ekonomik sistemde ekonomik davranışı açıklamak; genel toplumsal sistemde toplumsal normların ve rol kalıplarının toplumun yeni üyelerine aktarılması.

(d)     Eğlence: Siyasal ve ekonomik sistemlerde "eğlence" yoktur; genel toplumsal sistemde boş vakit geçirme, gerçek sorunlardan ve işten kurtarma, rastlantıyla öğrenim ve toplumsallaşma vardır.

Dikkat edilirse, iletişimin amacı ve rolü var olan egemen bir yapıya olan faydası açısından değerlendirilmektedir: Sendikasız bir işçiyi işinden atmak isteyen bir patron için, iletişimin amaçlı sonucu anlık ve kesindir: "Şimdiye kadar verdiğin hizmet için teşekkür ederim. Sana artık ihtiyacım yok." İletişim böylece arzulanan amaçla sonuçlanır. Kimin arzuladığı amaçla?

Bir grevi takip eden sözleşmeyle elde edilen ücret artışı amaçlı bir iletişimin sonucudur. Bu iletişimde taraflar isteklerini elde etmek için mücadeleler vermişler ve belli bir sonuca ulaşmışlardır. Fakat ilişki ve iletişim devam etmektedir: Bu sonuçla devam eden ilişkilerde, ücret politikalarının ayarlanmasıyla, örneğin ücret artışının kiralara, tüketim malları fiyatlarına yansıtılmasıyla, çalışanların elde ettiği bir sonuç, sermayenin amaçlı bir diğer girişimiyle gelen yeni bir sonuçla yeniden biçimlendirilir. Bu da süregelen mücadeleyi yeniden üretir: İletişimin her amacı herhangi bir sonucun ve bu sonuç da yeni bir başlangıcın veya eskiden süregelenlerin üreticisidir (Erdoğan, 1997:21).

İletişim gönderenin veya egemen bir yapının amacına uygun etki elde etmeye ve bu amaçla bilginin veya enformasyonun iletilmesine indirgenmemelidir. İletişim, belli örgütlü yer ve zamanda, belli amaçları olan ilişkiyi anlatır. Bu amaçlar arkadaşlık kurma ve sürdürme, dayanışma, rekabet, çekişme, kavga, bir şey verme veya alma, satma, sömürme, sevme, barış veya savaş gibi sayısız ilişki biçimleriyle ilgilidir. Teknolojik araçlarla olan iletişim de, yüz yüze iletişim gibi, insanlar arasında örgütlü yapılarda araçlardan geçerek yapılan ilişkiler olarak ortaya çıkar. Kitle iletişiminin mesaj, bilgi, enformasyon ve dedikodu iletmesi soyut semboller alışverişinden çok, bu soyutluktan geçerek kurulan veya kurulması istenen somut ilişkilerle ilgilidir.

Bir işçinin, memurun veya akademisyenin ücret artışı veya izin istemesi iletişiminde, iletişimin amacının arzulanan sonuca ulaşması için gerekli koşullar onun kontrolünde değildir. Dolayısıyla, amaç gerçekleşmesi özellikle güç/iktidar ilişkilerine bağlıdır. Güç bir tarafın güçsüzleştirilmesi nedeniyle oluşan asimetrik bir yapıdan, eşit veya eşite yakın güç ilişkileri nedeniyle simetrik bir yapıya kadar değişebilir. Ayrıca, güç daha önce belirlenmiş yapıyla birlikte gelebileceği gibi, iletişimi başlatıncaya kadar görünmeyebilir veya az olabilir; fakat ilişkinin başlamasıyla baskı ve egemenlik ilişkileri de başlayabilir. Bazı koşullarda bir taraf diğerinin amacını gerçekleştirmekten başka bir seçeneğe sahip değildir: Çıkmazdadır, başka seçeneği yoktur, esirdir, köledir, tutukludur, hapistedir, işkence odasında buzlu su ve elektrik şok tedavisine tabi tutulmaktadır veya "polis dövmemiştir" diye rapor vermek zorunda bırakılan bir doktordur. Bazen seçeneksizlik kişinin duygusal bağla veya duygusal katılmayla özgür bir seçeneğe dönüşür: Kadın huysuz kocasını idare eder!

Bir tarafın amaçlamadığı mesajlar iletişime sokulabilir

Sembolsel etkileşime göre, iletişimin olması için niyetin (amacın) olması gerekmez. Elbette, iletişimi gönderen-mesaj-alıcı çizgiselliği içine sıkıştırırsak, gönderen herhangi bir amaçla bir şey göndermez ise, o zaman iletişim olmaz. Oysa iletişimi etkileşim (interaction) olarak tanımlayan yaklaşımda, iletişimin olması için taraflardan birinin amaçlı olarak bir şey göndermesine gerek yoktur. Taraflar ilişki sırasında istemeden ve farkında olmadan bir çok mesaj gönderebilir ve bu mesajların bazıları yorumlanabilir.

İnsanlar arasındaki ilişkilerde amaçların örtüşmemesi, uyumsuz olması veya beklentilerin farklılığı gibi nedenlerle, bir tarafın amacı gerçekleştirilmediği gibi, amacı gerçekleştirmek için girişilen ilişkideki iletişimin sonucunda, amaçlanmış iletişim amaçlanmamış sonuçlar çıkartabilir. Bir taraf istemeden veya farkında olmadan iletişime sokulabilir veya iletişimin konusu yapılabilir. İnsan amaçlamadan bir iletişimin parçası olabilir. Bir tarafın istemediği veya bir tarafın farkında olmadan gönderdiği mesajlar ilişki ve değerlendirmeye sokulabilir. İnsan istemi dışında mesaj gönderebilir ve istemeden mesajlar alabilir. Kısaca, amaçlamadan, kendi istemi olmadan her hangi bir ilişkiye girebilir veya ilişkiye veya değerlendirmeye konu olabilir. Farkında olmadan bir iletişime araç, gönderen veya alıcı olarak sokulabilir. Örneğin giyilen çorabın rengi, dişlerinin arasının aralıklı olması, boyunun kısa olması, zayıf veya şişman olması, sinirli olması, yüksek sesle konuşması, seçtiği kelimeler ve dünya görüşü önem kazanabilir. Bunun yanında, kazayla, rastlantıyla, umulmadık, beklenmedik bir iletişim durumu olabilir.

İstem dışı mesaj gönderme ve alma, iletişimin sadece amaçlı olduğunu değil, aynı zamanda iletişimin sosyalliği ve güç ilişkileriyle bağlılığını anlatır. İletişimde güç ve güçsüzlük iletişim ilişkisinin her safhasında veya her anında zorunlu veya gönüllü katma ve katılmayla görünür. Bir işçinin giyimiyle çalışma ortamı arasındaki uyum, o işçinin kendini ve giyimini çalıştığı ortamın koşullarına göre ayarlamasını gerektirir. Bir patron da öyle. Fakat patronun koşullara uyması veya uymamasının getirdiği sonuçlarla, bir işçinin koşullara aykırılığının getirdiği sonuçlar arasında epey nitelik farkı vardır. İşçi iş koşulunu değiştiremez ve belirlenmiş koşullara uymak zorundadır. Patron işin koşullarını, işin yapısına göre belli ölçülerde değiştirme olanaklarına ve gücüne sahiptir. İşin düzenini ve bu düzen içinde kendi iletişimini kendi örgütler. Bu örgütlemede işçinin yeri ve fonksiyonu örgütlenmişe belli sınırlar içinde sağlanan özgürlük çerçevesinde uymadır.

İstemeden gönderilen ve alınan iletiler: İstemeden mesaj gönderme ve değerlendirilme, gönderenin farkında olmadığı, iletişime sokmayı düşünmediği ve istemediği veya saklamaya çalıştığı halde karşıdaki tarafından iletişime sokulan mesajlar olabilir. İstemeden mesaj göndermede, diğer taraf herhangi bir şekilde belli etmedikçe, gönderenin bu iletişimden haberi bile olmaz.

İnsanın sesi, bakışı, kokusu, duruşu, giyinişi, konuşması, yemesi, içmesi, oturması, kalkması, göz ve yüz rengi, yürüyüşü, fiziksel yapısı, kravatı, giydiği gömleğin, pantolonun ve ayakkabının markası, saçının taranışı, arabası, yaşadığı yer ve yaptığı iş, neyi nasıl söylediği vb o kişi hakkında değerlendirmeler yapmak için iletişime sokulup kullanılır.

Bir veriyi (konuyu, olayı, özelliği, değeri) iletişime sokmayı isteme veya istememe iletişimde kontrolün kimin elinde olduğu, kontrolün nasıl yapıldığı ve kontrolün yoğunluğuyla anlam kazanır. Güç ilişkisi yanında, kibarlık, duygusallık, duyarlılık, kırmama isteği gibi nedenler de bu bağlamda önemli rol oynar.

Toplumdaki birimler içi ve arasındaki çıkar ve güç kompozisyonu ve anlayışı "istenmeyeni" aynı biçimde anlamlandırmayabilir: Kulağına küpe takan genç erkek bunu kendine değer katmak için (veya baskıya karşı direnme ifadesi olarak) yapabilir. Annesi için güzel görünebilir. Babası için "erkeğin kadınlaşması" olarak nitelenebilir. Kuyumcular için, artan satış ve kar demektir.

İstemeden mesaj alma ve değerlendirilme, kaza olmayan amaçlı iletişimin bir parçasıdır. Reklam afişleri buna somut bir örnektir.

Kendiliğinden olma, normallik görünümü: Bazı iletişim ilişkileri öylece kendiliğinden oluyormuş gibi görünür. Birlikte bir yerde yaşayan insanlar, sokakta yürüyen insanlar, çalışan, kahvede tavla atan, evde televizyon seyreden insanlar isteseler de istemeseler de sürekli "kendiliğinden olan” “normal” iletişim içindedirler. İnsanlar zaman ve mekanı kendi dışındaki bir nesneye veya insana göre, o nesnenin veya insanın hareketiyle kendi fiziksel hareketi arasındaki zaman ve mesafeyi dengeleyerek yolda yürüme, oturma, yan yana yürüme, geçme ve çarpışmama iletişimini gerçekleştirirler. Bu iletişim sözsüz olarak duyular ve hareketin koordinasyonu ve öğrenilmiş kültürel pratiklerle yürütülür. Bunlar sanki kendiliğinden oluyor gibi görünür, aslında ilişkiyi düzenlemeye yönelik amaçlı faaliyetlerdir.

Normalleştirilmiş zorunluluk: Çağımızın insanı kendini özgür olarak niteler. Aslında, insan gününün büyük bir kısmını kendinin özgür iradesi dışında, kendi örgütlemediği zaman ve yerlerde geçirir. Bu yerlerin başında iş yeri ve okul gelir. Bu insana normal olarak görünür; çünkü o yer ve zamanda kişi öğrencidir veya çalışan biridir. İnsan çeşitli örgütlü yer ve zamanda zorunlu olarak belli ilişkilere girer ve bu ona normal gelir. Çünkü çalışmak zorundadır, oraya o zamanda gitmek zorundadır ve bu zorunluluk normalleştirilmiştir. Okula gitmek zorundadır, çünkü bu normalleştirilmiştir. Susmak ve katılmak zorundadır, çünkü ciddi risk vardır ve bu risk de normalleştirilmiştir. Bu normalleştirilmiş zorunluluklar ekmek parası için arzu etmediği bir işi yapmaktan, devlet terörünün kullandığı işkence iletişimine konu olmaya kadar sayısız çeşitlilikler gösterir. Serbest kölelik ilişkilerinin egemen olduğu ortamda, insanlar yaşam boyu kendi özgür iradeleri dışında kendi istemleri gibi görünen iletişim ağı içine sokulurlar. Emek sömürüsünden geçerek kar sağlama amacına araç olurlar. Polisler yolda durdurur kimlik kontrolü yaparlar. Okulda ve işte sorulan soruya cevap vermelisin. Önlük veya etek giymelisin. Kravat takmalısın.

Planlanmış rastlantı ve işgal iletişimi: Eğer iletişime yaşanan gerçeği anlamlandırma ve faaliyetler ağı olarak bakarsak, amaçsız iletişim olgusu anlamını yitirir. Planlanmış rastlantıyla, amaçlanan taraf planlayanın amaçlarını gerçekleştirecek bir iletişime sokulur: Biriyle karşılaşmayı planlarsınız ve buna tesadüf süsü verirsiniz. Pusu kurmak da böyledir.

Mektup, broşür, televizyon, radyo ve duvar afişi amaçlı bir (ekonomik, siyasal ve kültürel) iletişimi gerçekleştirmek için kullanılır; fakat alıcı durumundaki insanlar bu mesaja rastladığı zaman, çoğu kez bu mesajı arayış içinde olmadığı gibi, duymak, görmek, rastlamak bile istemeyebilir. Bu iletişim durumu tek taraflı planlanmıştır; duyulardan geçerek yapılan bir işgaldir. İstemeyerek girişilen ve kentsel yaşamın her anını ve yerini dolduran eden, kırsal alana kadar gittikçe hızla yayılan bir "işgal iletişimi" de, özellikle uluslararası özel şirketlerin reklamlarıdır. Kentlerde insan başını her döndürdüğü yerde üst üste, yan yana veya alt alta yerleştirilmiş mesajların saldırısıyla yaşar. Planlı işgal ve rastlantının bu saldırısı, egemenliğe boyun sunma yaratarak, günlük yaşamın çirkin bir parçası olur. Çoğu kez insanlar bu çirkinliği yaşar ve görmezler veya görmezlikten gelerek kaçış ararlar. Çevremizin ve algı alanımızın bu şekilde istila edilmesi, toplumu ve toplum yaşayışını biçimlendirmede kimin söz sahibi olduğunu ve kimin çıkarlarının yaşamı ve çevreyi düzenlediğini ve iletişimi örgütlediğini anlatır.

İstemediğine direniş ve mücadele: Çevremizi sinyalleriyle saran sayısız amaçlı iletişime girmeme olanağı günümüzde insanların elinden önemli ölçüde alınmıştır; çünkü insan televizyon seyretmek, radyo dinlemek, gazete okumak, sokağa çıkmak, işe gitmek, iş verenin istediklerini yapmak, gezmek, eğlenmek, özlüce günlük faaliyetlerde bulunmak zorundadır. Bunları yaparken de insanlar gözlerini ve kulaklarını kapatamaz. Dolayısıyla amaçlı iletişimin iletilerinin her an saldırısındadır. Bu iletiler kitle iletişim araçlarından yayılan reklamlar, köşe başlarına konmuş panolar veya bir kenti harabeye çeviren bombalar olabilir.

Dolayısıyla amaçsız iletişim, görünen amaçsızlığında, aslında önemli amaçları gerçekleştirir. Amaçsızlığı, rüzgarın önünde savrulan süpürge otuna benzer; süpürge otu rüzgarın oynayışının kurbanıdır.

 



[1] Bu paragraftaki kaynakları aktaran Pavitt ve Kemp, 1999.

[2] Neden o taraf gönderen oluyor da sen alıcı oluyorsun? O sana baktığında, neden sen gönderen olmuyorsun da hala alıcı olarak kalıyorsun? Hangi koşullarda hakikaten alıcı pozisyonunda dondurulmuşsun ve neden? Hangi koşulda sen gönderici durumuna geçebiliyorsun ve neden?