text="#000080" link="#006666" vlink="#004040" alink="#008080" class="text1">

İLETİŞİM TEKNOLOJİSİ, İLİŞKİ VE POLİTİKASI

irfan erdogan

İletişim teknolojisi iletişim üretmek için üretilen teknolojik araçlardır (Radyo, Tv, telefon, kamera, telgrafın telleri, tellere konan kuşlar ve kargalar gibi). Tv veya radyo Teknolojinin bir üründür, ifadesidir, teknoloji değildir. Teknoloji bu araçları üreten makine, emek, bilgi ve ilişki düzenidir. Tv araçlarını transfer etmeyle iletişim teknolojisinin transfer etmiş olmayız. İletişim teknolojisinin maddesel bir ürününü transfer etmiş oluruz. Radyo-tv vericisinin verdiği ve alıcısının aldığı, bu teknolojide ayrı bir safhayı ifade eder. Gerçi iletişim teknolojisi veya teknoloji transferi deyip duruyoruz ve denildiğini sık sık duyuyoruz. Bu gerçekte kendimizi ve başkalarını yanıltmacadır. iletişim teknolojisi asla transfer edilmez, edilmek istense bile engellenmeye çalışılır, kaçak olarak bunu yapan firma olursa cezalandırılır, ve hatta bu teknolojiyi kendin kurmaya kalksan bile rekabetle yok edemezlerse, bombalayamazlarsa, tüysüz tavuğa çevirirler. Transfer edilen teknolojinin kendisi değil teknolojinin ürünüdür. Tv bir teknoloji değil bir teknolojinin materyal ürünüdür, belli biçimdeki maddesel ifadesidir. Teknoloji transferi denildiğinde, kazara, gaflete kapılaraktan falan, iletişim teknolojisinin transferini anlıyorsak, bir pepsi içip genirerekten kendimize gelelim. Teknolojiyi sana kaptıracak göz var mı kapitalist sermayede.

Yani İletişim teknolojisi ve teknoloji transferi dediğimde, iletişim malzemesi (yemek pişirmede ve yemede kullanılan mutfak malzemesi gibi) anlayın ki, ne kendimizi ne de başkasını biz F-16 veya otomobil veya Televizyon falan üretiyoruz diye uyutalım. İletişim malzemelerine bir kaç yüz örnek verelim: Radyo ve tv vericileri, yükselticileri, acustik sistemleri, animasyon sistemleri, anons sistemleri, antenler ve parçaları, uydu dünya-Yayın istasyonu antenleri, alıcı ve verici tabaklar ve çanaklar, (çatal ve kaşık, şişe ve bardak), audio AMPS, AGC ve sınırlayıcılar, audio compressor'lar, video ve audio kontrol merkezleri, karıştırıcı (çorba değil tabi) ve kayıtcılar, monitor sistemleri, gürültü azaltıcılar, otomatik yayın sistemleri, blowers ve fans (ısıyı dağıtmak için, yoksa birkaç saat sonra aletler fırın gibi olur ve ardından da ekmek pişirmeye başlar), kameralar ve parçaları, pan ve tilt başlıkları, kamera tüpleri, projektörler, kapasitörler, coaxial kablolar, renk-bağlayıcılar, transformer'lar, modulatörler ve demodülatörler, digital imaj processörler, özel effect sistemleri, edit araçları ve sistemleri, film, film basıcılar, transfer araçları ve sistemleri, ışıklandırma araçları, filitreler, elektrik-hat koruma araç ve sistemleri, uydu görüntü araçları, matbaacılıkta gerekli mürekkepten kağıt kesme araçlarına kadar herşey... Listeye devam edersem Sevgi Hanım yeter gına geldi der ve makaslar. Ona bu zevki tattırmamak için duralım.

Yeni teknolojilerin gelişimi, biçimlenmesi gelişmiş kapitalist ülkelerde, genellikle Amerikan pazarında, oluşmaktadır. Amerika'nın en büyük rakibi Japonya'dır, ardından da Avrupa kapitalistleri gelir. Bu pazarlarda oluşup geliştikten ve biçimlendikten sonra, dünya pazarına yayılma başlar ve dünya bunu kopye eetmeye itilir. Bu yayılma da, gerçekte, teknolojinin yayılması olarak yutturulan ürünün yayılmasıdır. Örneğin SONY dünyanın en büyük iletişimle ilgili firmasıdır. SONY'nin üretim fabrikaları video, audio, Tv, VCR, CD player, kompütür ve parçaları, telefon gibi birçok teknolojik araç üretir ve pazarlarlar. SONY sana üretim teknolojisini satmaz, üretim teknolojisinin ürettiğini satar. iletişim teknolojisinin sosyal orijini kapitalist yapıların bir ifadesinden başka birşey değildir.

Özellikle ikinci dünya savaşından sonra geliştirilen teknoloji ve bu teknolojinin hardware'inin transferi, örgütlenmesi ve kurulup yürütülmesi, iki ön amaca sahiptir: (1) Düzenin sağladığı ekonomik imtiyazları tutmak ve sürdürmek, ve (2) bu imtiyazları sınırlayacak veya ortadan kaldıracak toplumsal değişimi engellemek... Bu engelleme çabası military'de yeni iletişim ve informasyon teknolojilerinin geliştirilmesini teşvik etti. Bu nedenle, örneğin Amerika'da, bütçeden orduya ayrılan büyük miktardaki paralarla, iletişim uyduları, kompütürler ve digital telekomunikasyon araçları geliştirildi, ordunun bürokrasisi büyüdü ve bu bürokrasi geliştirilen iletişim araçlarını casusluk, dikizleme ve sosyal kontrol için kullanmayı da artırdı.

Feza uydular tarafından çoplüğe döndürülmüs durumda. Bu uyduların % 80'den fazlası askeri amaçla ordadır. Gözetleme, haritalama, casusluk, askeri-haber toplama gibi işler görür. Birkaç sene sonra da ölür ve onun yerien başkaları yerleştirilir.

Amerikan dev firmaları yeni teknolojilerin, araştırma ve geliştirme faaliyetlerini ellerinde tutarlar. Başkalarının bu imtiyazı elde etmelerini engellemek için ellerinden gelen her şeyi yaparlar. Bu alanda önde gelen firmalar Westinghouse, Western Union, AT&T, ITT, Bell telefon laboratuvarları, General Elektric, RCA, IBM gibilerdir. Bu tür firmaların araştırma ve geliştirme faaliyetlerini kendi kontrollarında tutma çabalarının en az üç nedeni vardır: (1) Rakip firmaların daha ekonomik, daha iyi ve daha yeni ürünleri geliştirmesine karşı halihazır kapital yatırımlarını korumak; (2) Rakiplerine karşı üstünlük olanağını elinde tutmak; (c) Gelişmeleri kendi kontrolları altında tutmak. Bu araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin egemen düzenin dev firmalarının elinde olması, yatırımlarına zarar getirmemek için kontrollu değişimi ve hatta tutuculuğu getirmektedir. Örneğin uçak endüstrisi hala 1960'ların teknolojisinin ürünü olan yolcu uçaklarını üretmektedir. Birçok uçak yaşlanmış durumdadır. Yaşlananlar da tabi diğer ülkelere kakalanmaktadır. Evimizdeki radyo ve televizyon teknolojik biçim bakımından senelerce öncesinin aynı radyosu ve televizyonu. Yenilikler bu teknolojik biçim üzerine yapılan eklemelerdir. Bu durumun en büyük nedeni çıkar\kar hesaplarıdır.

Teknolojinin gelişmesi kapitalist ekonomik güç merkezlerinin kararları, teşvikleri ve kabullerine bağlıdır. Bu teknolojiler belli amaç ve pratiklere göre geliştirilirler. Bu pratik ve amaçlar da teknolojinin merkezi olarak yer aldığı sosyal ihtiyaçlar, amaçlar ve pratikler olarak genel bilince kendini saplar.

Teknolojinin orijini ve gelişmesi gibi, teknolojinin nerde ve nasıl uygulanacağı da öyle kendiliğinde ve istatistiksel olasılığa bağlı olarak ortaya çıkmaz.

Hem sosyal orijin, hem geliştirilmesi ve hem de uygulanması bakımlarından teknoloji nütral değildir: Teknoloji sosyal bir yapıdır, ve bu yapı sosyal güç ilişkileri tarafından saptanır.Görünmez halk oyu ve halkın ihtiyacı veya bizim nahallelinin istediğine göre değil... Teknolojinin otonomus (=kendi kendini ortaya çıkartan, kendiliğinde oluşan) olduğunu ileri süren bilim kapitalizmin bilimidir. Teknoloji kendini öyle kendiliğinden ortaya çıkartan bir süreç değildir. Tam aksine, sosyal yapı tarafından biçimlenir, belirlenir. Bu nedenle, kapitalist teknoloji sosyal sorunlara aspirin gibi hazı çare getirecek bir yapıya sahip değildir: teknoloji sosyal çıkarların ifadesidir ve kontrol edenlere hizmet eder.

Teknolojinin kullanılması (profesyonalizm veya tüketici olarak kullanma) ile teknolojinin kontrolu genellikle karıştırılır. Profesyonelizm ve tüketim, makine ile insan arasındaki ilişkide, insanın makineye kendini adapte etmesini (nasıl kullanılacağını ve uygulanacağını öğrenmesini) sağlar. Bu teknolojinin kontrolu değildir. Teknolojiyi bilme ile anlama arasında büyük fark vardır. Basit bir örnekle başlayım: Çocuk bile televizyonu kapayıp açmayı öğrenir, resim çeker, uzaktan-kumandayı kullanmayı bilir. Ama teknolojiyi (tv'yi, fotograf makinesini, uzaktan kumanda aletini) anlamak değildir. Ben kompütürü iyi bilirim. DOS, Wodperfect, Excel, Windows, Harward Graphics ve benzeri programları iyi bilir ve kullanırım. Hatta bana bilmediğim bir programı bir saat falan içinde kullanmaya başlarım. Fakat bilmek ile anlamak arasında büyük fark vardır. Örneğin, bir kompütür programını kullanırken "error 720" diye bir mesajla karşılaştığımda, tek çare olarak bu programın teknik bölümüne telefon ederim, onlar da teknik olmayan bir dille bana yardım ederler. Enteresan birşey, benim gibiler telefon etttiğinde eğer gerçek programcı bulamazsa, nadiren probleme çare bulur. Özetle, benim bu teknolojiyi teknolojinin çerçevelediği kullanma sınırları dışında kontrol olanağım yoktur: Eğer bana kontrol olanağı verilse o zaman "yenisi çıktığı için eskisinin hükmü kalmadı" teknoloji biçimi yerine, eskinin üzerine kurulacak, eskiyi çöpe atmayacak bir sistem kurardım (o zaman, milyarlarca dolar kar etme olanağım elimden giderdi).

Gelelim teknolojinin bir başka ideolojik boyutuna: Nütrallik ve ahlak. Tutucu entellektüeller teknolojinin iyiyi ve kötüyü de beraberinde getirdiğini, bu nedenle önemli olanın uygulama olduğunu belirtirler: Yani örneğin silah iyi insanların elinde savunma aracıdır. Birçok savaş teknolojisinde geliştirilen ve kullanılan tahrip edici araçların sivil alanda "faydalı" uygulamalar bulur. Tutucu okulun bu tür sunuşu gerçekte, azrailin "benim tırpanım ot biçmek için de kullanılabilir, bak nasıl biçiyor otu" demesine benzer. Azrailin tırpanı can almak içindir. Bunu başka bir örtüye sokmak cinin şeytanlığıdır. Örneğin nükleer fizik ve savaş endüstrisinin ürünleri yok etmek, saldırmak içindir. Televizyon epey yararlı şeyler için kullanılabilir. Fakat "kullanılabilir" ile "kullanılmaktadır" sözü arasındaki fark, "gerçek" ile "olasılık" arasındaki fark gibidir: Burda olasılık ideolojik masallarla avundurma görevi görür. Tv. teknolojisi öncelikle belli sınıflara ticari ve siyasi "faydaları" için geliştirilmiştir ve kullanılmaktadır. Nutral olarak başka amaçlar için "kullanilabilirliliği" veya demokrasi ve özgürlüğün aracı olduğu iddiası, kırmızı şapkalı kızı yemeye hazırlanan kurdun büyük anne kılığına bürünmesine benzer. Dahası var: Hikayede kurdu avlayan avcıyı kurt kiralamış. hikayeyi anlatan bazen kırmızı şapkalı kız kılığına bazen de avcı kılığına giren kurt. Bilmiyor muydunuz?.

Newton'cu bilimde değer yargısızlık ve teknolojinin nütralliği, Adam Smith'in atomlaşmış-bireyciliğinde, August Compte'un sosyolojik pozitivizminde, B.F. Skinner'in davranış psikolojisinde, Herbert Spencer'in sosyal Darwinizminde, klasik ve yeni kolonicilikte, ırkçılıkta ve kitle tüketimi ideolojisinde kendisini yansıtır. Bu nütrallik ideolojisinin getirdiği mekaniksel bütün ve mekaniksel parça ilişkisi dünyasında, gerçekler bu mekaniksel süreçleri parçalarına ayırıp inceleyerek anlaşılabilir. Bu yaklaşım mekaniksel parçaları birleştirerek mekaniksel bir bütüne ulaşır. Yani parçalar eşittir bütün (parçalar = bütün). Böylece bütünün parçaların toplamından daha fazla olduğu, lafla söylense bile, red eder. Bu yaklaşımda "doğayı başetme, yenme, doğanın üstesinden gelme, doğayı kontrol" amaçlandığı söylenir, fakat uygulamalar öncelikle insanları kontrol yönünde kullanılır. Aksi taktirde, bilim ve kaynakların çoğunluğu savaş ve pazar kontrolu endüstrilerine gitmezdi. Ecza ve ilaç endüstrisi insanları hasta yapmazdı. Yiyecek teknolojisi insanları yiyeceksiz, giyecek teknolojisi insanları giyeceksiz bırakmazdı. Kimya teknolojisi, hastahaneler ve fabrikalar çevreyi yaşanmayacak hale getirmezdi. Kısaca, doğayı ve insanı kontrol yerine anlamaya çalışırdı. Kapitalist bilim "doğayı ve insanı anlamaya çalışıyorum" dediğinde bile amaç gerçekte ellerindeki gücün elden gitmemesini sağlamak için kontrol mekanizmaları kurmak veya geliştirmektir. İletişim teknolojisi buna en güzel örnektir. Bu teknoloji askeri güç sağlamada ve uygulamada etkenlik, ispiyonculuk, dikizleme, beyin şartlandırma ve kullanma, kültürel dominasyon, ekonomik sömürü ve Hollywood ve Madison Avenue imperyalizminin amaçlarını gerçekleştirme yönünde yapısallaştırılmış kontrol mekanizmalarını getirir.

Kısaca, sayın ve sevgili okuyucu, ve kardeşim Hüsnü; iletişim teknolojisinin nütral olduğu ve iyi veya kötü amçlarla kullanılabileceği iddiası doğru değildir: Egemen (sivil ve askeri) güç yapısı teknolojik araçların egemenlik ve sömürü için kullanılmasını garantiler, kaçınılmaz yapar. Yeni iletişim teknolojilerinin en önde gelen kullanılışı pazarlama, pazarlarda alt yapıyı sağlama ve geliştirme, ve ispiyonculuk-dikizlemedir. Kitle iletişimi bu kullanılışı gerçekleştirmede en önemli rolü oynar.

Amerika'da bu tür teknolojilerin gelişimi dünyadakinden farklı olur: Ta başından beri Amerika'da teknolojik araştırma ve geliştirme faaliyetleri military-sivil-endüstriyel komplex'in egemenliği altında yürütülmektedir. Yani, teknolojik araştırma ve geliştirme için özel teşebbüs firmalarının araştırma ve geliştirme bölümleri Pentagonla kontrat yaparak işe koyulurlar. Araştırmanın parası tavlı pentagon bütçesiyle halkın kesesinden çıkar. Araştırma'dan sonra teknoloji kurulur ve patent'ini o özel firma alır ve kârâ konar. Fıstık gibi bir iş değil mi? Araştırma masrafları halkın cebinden çıkıyor, ve geliştirilen teknoloji özel firmanın malı oluyor. Amerika'da hemen her iletişim araştırma ve geliştirme faaliyetleri, radyodan uydulara kadar bu egemen çerçeve içinde, savaş ve ispiyonculuk-dikizleme sanayisinin bir parçası olarak başlamış, geliştirilmiş ve ardından sivil kullanıma sunulmuştur.

................

Uluslararası İletişim kitabımdan